Onlar atların da anneleri

Yarış sahalarımızın emektar anneleri, Anneler Günü kapsamında TJK’nın Sesi dergisi Mayıs sayısına konuştu. Hem atlar hem de annelik duygusu hakkında yapılan sohbetler haberimizde…

 

Gülnur Gülerce - Türkiye Jokey Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi

"Camiamızda yetiştiricilik ile at sahipliği başta olmak üzere antrenörlük ve atların bakımlarında önemli roller oynayan anneler var. Atçılık çatısı altındaki tüm anneler, o atları da kendi çocukları gibi görüyorlar. Onları evlatlarından ayırmıyorlar. Sahalarımızın bu emektar anneleri başta kendi çocukları olmak üzere atlarımıza da büyük bir şefkat gösteriyorlar. Çünkü annelik demek, özveri demek. Sahalarımızdaki atlarımıza da annelik yapan emekçi annelerimiz başta olmak üzere tüm annelerimizin Anneler Günü’nü kutluyoruz.”

Merve Kitapçı - At sahibi ve yetiştirici

(Oğulları Barbaros - 15, Kaan - 13 yaşında)

“Hem bir anne hem de bir yetiştirici olmak, bir annenin içinde var olan sevgi, şefkat, bakım ve korumacılık gibi içgüdüleri taylarımıza aktarabilmenizi sağlıyor. Değişen bir şey yok; eskiden 2 tane çocuğum vardı, şimdi 22 tane oldular.”

At sahibi, yetiştirici ve Türkiye Jokey Kulübü eski Yönetim Kurulu Başkanlarından Muammer Kitapçı’nın kızı Merve Kitapçı, Türkiye Jokey Kulübü Asli Üyesi ağabeyi Levent Kitapçı’dan devraldığı bayrağı daha da ileriye taşımak için çalışmalarını sürdürüyor. Oğulları Barbaros (15) ve Kaan (13) ile birlikte bir buçuk yıl önce çiftliğe geldiklerini söyleyen Merve Kitapçı, vaktinin büyük bir çoğunluğunu çiftliğinde ailesi ve atlarla birlikte geçiriyor. Hamileliğin, doğumun, tayların ve bu tayların büyüme sürecinin bir anne için yabancı mefhumlar olmadığını ifade eden Merve Kitapçı, “Nasıl ki, doğdukları günden itibaren çocuklarımızın üstüne titriyor, onların beslenmesi, bakımı, ihtiyaçları, eğitimleri, kısacası her şeyleri ile ilgileniyorsak, tüm bunlar çiftliğimizdeki taylar için de geçerli. Bir anne olmanın yetiştiricilikte büyük bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Hem bir anne hem de bir yetiştirici olmak, bir annenin içinde var olan sevgi, şefkat, bakım ve korumacılık gibi içgüdüleri taylarımıza aktarabilmenizi sağlıyor. Bu şekilde tayınız da mutlu yetişiyor ve arkasından başarılar geliyor. Ayrıca, kısraklar da birer annedir ve tayları için endişelenirler. Bu yönleriyle de bizimle çok büyük bir benzerlik gösterirler. Kısrakların, tayları yanlarından uzaklaştığında öyle bir bakışları vardır ki; bu bakış, bizlerin çocuklarımızı etrafımızda göremediğimizde endişeyle etrafa bakışımız ile birebir aynıdır. Kendi çocuklarımızın büyümelerini, küçük küçük de olsa atacakları adımları ve elde edecekleri başarıları düşünürüz. Bu düşünceler taylarımız için de geçerli. Yetiştiricilik benim için çok yeni olsa da bir kadın ve bir anne olmanın avantajlarıyla bu yolu biraz daha hızlı kat ediyorum. Tabii ki çalışmalarımızı tek başıma değil, ekibim ile birlikte sürdürüyoruz. Bir haranın başında bir kadının olması ve bu kadının da bir anne olması da birlikte çalıştığı ekip ile kurduğu denge açısından da daha avantajlı oluyor. Aslında değişen bir şey yok diyebilirim; eskiden 2 tane çocuğum vardı, şimdi 22 tane oldular” dedi.

Pınar Aracı Baş - At sahibi ve yetiştirici

(Kızı Elif - 4,5 yaşında)

“Kısrağınızın gebeliği, doğum anı, doğum sonrasında tayınızın büyümesi, ona ilk defa binilmesi, hipodroma gitmesi, yarış kariyeri ve sonrasındaki yetiştiricilik faaliyetleri, üzerinde çok dikkatli düşünülmesi ve doğru kararlar alınması gereken süreçler. Bir anne olarak tüm bu süreci yönetmeniz ve birebir tanık olmanız, atlarınız ile aranızda duygusal bir bağ oluşturuyor.”

İngiltere’de Ziraat Mühendisliği eğitimi aldıktan sonra önce İngiltere’de daha sonra da ülkemizde yetiştiriciliğe başlayan Pınar Aracı Baş, atçılık sektöründeki çalışmalarını 13 yıldır sürdürüyor. Atları ile birebir ilgilenen ve zamanının büyük bir çoğunluğunu kızı Elif (4) ile birlikte çiftliklerinde geçiren Pınar Aracı Baş, “Aracı Ekürisi’nin kurucusu, babam İbrahim Aracı önderliğinde 13 yıldır yetiştiricilik faaliyetlerinde bulunuyorum. Kısraklarımızın gebeliğine, doğumlarına, doğan taylarımızın büyümesine, kısacası tüm bu süreçlere defalarca şahit oldum. Bu nedenle bizzat anne olmadan önce annelik duygularını tattığımı söyleyebilirim. Kendi çocuğunuz olduğunda, bir anne olarak onun hayatının her noktasına müdahil oluyorsunuz. Onun hayatı ve geleceği için en doğru tercihleri yapmak zorundasınız. Bu nedenle çok büyük bir sorumluluğunuz var. Bu durum, yetiştirdiğiniz veya sahibi olduğunu atlar için de geçerli fakat tek bir farkla; atlar biz insanlardan çok daha hızlı yaşıyorlar. Ömrü yeten insanlar kendi çocuklarını, torunlarını ve tabii kısmet olursa da torunlarının torunlarını görebiliyorlar. Atçılıkta ise bir kan hattına sahip olup da o kan hattının 10. jenerasyon yavrularını bile görebiliyorsunuz. İngiltere’deki ve Kocaeli bölgesindeki iki adet çiftliğimizde sayısı 100’ü aşan atımız bulunuyor. Hepsinin sorumluluğunu almanız çok heyecan verici ama bir o kadar da korkutucu. Çünkü ayrı ayrı her birinin sorumluluğunu taşıyorsunuz. Bu nedenle annelik içgüdüleriniz de devreye giriyor. Kısrağınızın gebeliği, doğum anı, doğum sonrasında tayınızın büyümesi, ona ilk defa binilmesi, hipodroma gitmesi, yarış kariyeri ve sonrasındaki yetiştiricilik faaliyetleri, üzerinde çok dikkatli düşünülmesi ve doğru kararlar alınması gereken süreçler. Bir anne olarak tüm bu süreci yönetmeniz ve birebir tanık olmanız, atlarınız ile aranızda duygusal bir bağ oluşturuyor. Hem kendi çocuğumu hem de taylarımızı büyütürken geçirdiğim bu süreçten inanılmaz keyif alıyorum.

Beyda Tanrıkulu - Antrenör

(Kızı Lamia - 1,5 yaşında)

“Sahalarımızda erkek egemenliği hakim değil. Hem bir kadın antrenör hem de bir anne olarak at yarışı sektöründeyim ve tüm kadınlarımızı bu sektörde yer almaya davet ediyorum.”

Yarış pistlerinde mücadele eden atların antrenörlüğünü üstlenen Beyda Tanrıkulu, at sevgisiyle anne şefkati birleştiğinde çok daha güzel bir uyum yakaladıklarını, bu uyumun da yarış başarılana yansıdığını söylüyor. İzmit’te yaşayan ve 26 yaşında olan Beyda Tanrıkulu, yaklaşık 4 yıldır antrenörlük yapıyor ve aktif olarak yarış sahalarında bulunuyor. Antrenörlüğünü üstlendiği atların Türkiye Jokey Kulübü’nün farklı illerde bulunan 9 hipodromunda yarışlara katıldığını ve sık sık seyahat ettiğini söyleyen Beyda Tanrıkulu, “Antrenörlük mesleğini çok seviyorum. Sadece yarışlara giderken kızımdan ayrı kalmak zor oluyor. Bu nedenle havanın güneşli olduğu günlerde yarışlara kızım Lamia ile beraber gidiyoruz. Kızım doğmadan önce, henüz cinsiyeti bile belli değilken eski jokey olan eşime, ‘Çocuğumuz erkek olursa karışmam, ama kız olursa kesinlikle jokey olmasını istiyorum’ diyordum. Ben jokeylik mesleğini daha önce tanımış olsaydım, atçılık sektörüne jokey olarak girmek isterdim. Şimdi bu hayalimi kızımın gerçekleştirmesini istiyorum. Sahalarımızda erkek egemenliği hakim değil. Hem bir kadın antrenör hem de anne olarak at yarışı sektöründeyim ve tüm kadınlarımızı bu sektörde yer almaya davet ediyorum” dedi.

Serap Göz -  TJK At’la Terapi Merkezi görevlisi

(Kızı Elif Nur - 2 yaşında)

“Bir çocuk doğurmuş ya da doğurmamış olsun, çocukları seven, çocuklar için endişelenen, onların her ihtiyacında yanlarında bulunan ve dünyanın en kutsal duygusu olan anneliği kalbinde hisseden tüm annelerimizin Anneler Günü’nü kutluyorum.”

Türkiye Jokey Kulübü At’la Terapi Merkezi’nde görev yapan Serap Göz, hem kendi çocuğuna hem de tıpkı birer çocuğa benzettiği atlara annelik yapıyor. Apranti lisansı olan ve profesyonel at yarışlarına katılabilen Serap Göz, atların ihtiyaçlarını karşılarken onlara “annelik duygusu” ile yaklaştığını ifade ediyor. Anneliğin çok özveri istediğini dile getiren Serap Göz, “Kızım bazı geceler hiç uyuyamıyor, ben de onunla birlikte sabaha kadar uyumuyorum. Rahatsızlandığı zaman kendi ihtiyaçlarımı ikinci plana atıp sadece kızımla ve kızımın ihtiyaçları ile ilgileniyorum. Bu durum atlar için de geçerli. Ben, atları çocuklara benzetiyorum. Çünkü atlar da tıpkı çocuklar gibi kimi zaman yaramazlık yapıyorlar. Onlar da beni bir “anne” olarak görüyor olacaklar ki, benden yem, su dışında sevgi de istiyorlar. Bu nedenle her sabah erkenden kalkıp atların yanına gidiyorum ve onlara sevgiyle yaklaşıyor, tüm ihtiyaçlarını karşılıyorum. Bir çocuk doğurmuş ya da doğurmamış olsun, çocukları seven, çocuklar için endişelenen, onların her ihtiyacında yanlarında bulunan ve dünyanın en kutsal duygusu olan “anneliği” kalbinde hisseden tüm annelerimizin Anneler Günü’nü kutluyorum.” dedi.

Özlem Akça - Seyis

(Kızları Sevginur - 16, Beyzanur - 12 yaşında)

“Gebe olan bir kısrağın gebelik sürecine, doğum sancılarına, doğuma, doğum sonrasında kısrağın tayına anne şefkatliyle yaklaşımına, doğan tayın dünyaya ilk bakışına tanık oluyorum ve bir ‘anne’ olarak tüm bu heyecanı ben de yaşıyorum.”

Türkiye Jokey Kulübü Silivri Aşım İstasyonu’nda görev yapan Özlem Akça, seyislik mesleğini severek yaptığını ve bu mesleği tercih ettiği için çok mutlu olduğunu söylüyor. 4 yıldır aşım istasyonundaki kısrakların doğumlarında bulunan, doğum sonrasında da bu tayların yetiştirilmesinde görev alan Özlem Akça, işini “annelik” duygularını ortaya koyarak yaptığını ifade ediyor. İki kız çocuğu olan Özlem Akça, “Gebe olan bir kısrağın gebelik sürecine, doğum sancılarına, doğuma, kısrağın doğan tayına anne şefkatliyle yaklaşımına, doğan tayın dünyaya ilk kez bakışına tanık oluyorum ve bir ‘anne’ olarak tüm bu heyecanı tarifi mümkün olmayan duygular ile ben de yaşıyorum. Daha sonra, doğan tayların bakımını üstlenerek onların yetiştirilmesinde de görev alıyorum. Tayları büyütürken, ben de onlarla birlikte büyüyorum. Her sabah işbaşı yaptıktan sonra kısrak ve tayların genel kontrolünü yapıyorum. Tedavileri varsa onları uyguluyorum. Daha sonra onları yemyeşil, geniş padoklara salıyoruz. Tayların o merakları, neşeleri, anneleri ile olan birliktelikleri beni çok duygulandırıyor. İmkanı olan herkese, bu süreci hayatlarında en azından bir defa bile olsa tecrübe etmelerini tavsiye ediyorum.

Damla Atasoy - TJK At’la Terapi Merkezi görevlisi

(Oğulları Kaan - 7, Deha - 5, kızı Irmak - 2 yaşında)

“Atlar çok iri bir cüsseye sahip olmalarına rağmen çok hassas ve duygusal canlılar. Bu nedenle onlara bir anne şefkatiyle, tıpkı bir bebeğe yaklaşır gibi yaklaşmanız gerekiyor.”

Üç çocuk annesi olan Damla Atasoy, Türkiye Jokey Kulübü At’la Terapi Merkezi’nde yan yürüyücü olarak görev yapıyor. Centilmen binici lisansı olan ve Türkiye Jokey Kulübü’nün düzenlediği kadın binici koşularına da katılan Damla Atasoy, “Şu anda Ekrem Kurt Apranti Eğitim Merkezi’nde binicilik eğitmeni olarak görev yapan eşim, 2012 yılında Yeni Zelanda’da idman jokeyliği yapıyordu. Ben de bir ata ilk defa orada dokundum. Şimdi, her sabah çocuklarımı bakıcı ablalarına teslim edip soluğu atlarımın yanında alıyorum. Ekrem Kurt Apranti Eğitim Merkezi’nde 37 adet atımız bulunuyor. Ben onların beslenmelerinden, günlük bakımlarından ve idmanlarından sorumluyum. Ayrıca, At’la Terapi Merkezi’ne gelen çocuklarımızı da atlar ile buluşturuyoruz. Atlar çok iri bir cüsseye sahip olmalarına rağmen çok hassas ve duygusal canlılar. Bu nedenle onlara bir anne şefkatiyle, tıpkı bir bebeğe yaklaşır gibi yaklaşmanız gerekiyor. Onlar da tıpkı bir bebek gibi sizin ses tonunuzdan ve hatta bir bakışınızdan bile etkilenebiliyorlar. Kendim bir anne olduğum için atlar ile çok iyi anlaşıyorum ve ömrümün sonuna kadar atlarla olmak istiyorum. Bu nedenle işimi de bir iş olarak değil, bir hobi olarak görüyorum. Atlara, annelik içgüdüleriyle yaklaşan tüm kadınlarımızın atçılık sektöründe başarılı olacağına inanıyorum. Kadınlarımız, annelerimiz hayatın her alanında var olmaya devam etmeliler.”